27 Nisan 2011 Çarşamba

Cahil Cesareti Sendromu

zaman: 4/27/2011 12:16:00 ÖÖ 0 yorum

...
Dunning-Kruger Sendromu
Televizyon izlerken birilerine... bakıp da "Ya bu adam bu sığlıkla nasıl buralara kadar gelebilmiş" diye düşündüğünüz oldu mu hiç?
Ya da işyerinizde sizinle aynı ya da daha üst aşamada bir görevde olan bazıları, sizde büyük bir şaşkınlık uyandırdı mı? Onlara bakıp "Bu cahillik, kendini b...ilmezlik nasıl fark edilmez?" diye iç geçirdiniz mi?

Justin Kruger ve David Dunning adlı iki ABD'li bu hissi çok yaşamış olacak ki, iki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya attı:

"Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır."

Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı:
Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.

Bitmedi...

Cornell Üniversitesi'ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve klasik "Nasıl geçti?" sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi...

Soruların yüzde 10'una bile yanıt veremeyenlerin "kendilerine güvenleri" müthişti. Onların "testin yüzde 60'ına doğru yanıt verdiklerini" düşündükleri; hatta "iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları" ortaya çıktı.

Soruların yüzde 90'ından fazlasını doğru yanıtlayanlar ise "en alçakgönüllü" deneklerdi; soruların yüzde 70'ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı.
Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu'nun metni yazıldı:

"İşinde çok iyi olduğuna" yürekten inanan 'yetersiz' kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!

Ancak bu 'cahillik ve haddini bilmeme' karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur. 'Eksiler' kariyer açısından 'artıya' dönüşür. Sonuçta, 'kifayetsiz muhterisler' her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler...
Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında 'fazla alçakgönüllü' davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler...
Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler...

Muhtemelen üstleri tarafından da 'ihtiras eksikliği' ile suçlanırlar... "Ne olur fazla mütevazi olmayın!... "Siz de çevrenize şöyle bir bakın" diyeceğim ama eminim bu satırları okurken bile aklınızdan bir dolu yüz, bir dolu isim geçti...
Bence Dunning ile Kruger'in, bu çalışmalarıyla 2000'de, Nobel yerine Harvard Üniversitesi'nin Ig Nobel'ini alma nedeni "cahil olmamalarıydı."

Gönlümün nobelini bu ikiliye vererek yazımı Bertrand Russel'in bir sözüyle bitiriyorum:
"Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır." 

(Ece Temelkuran, 22 Nisan 2011 Cuma)

18 Nisan 2011 Pazartesi

güç

zaman: 4/18/2011 08:49:00 ÖS 0 yorum
Güç diye öyle bir kavram var ki kimini dinden çıkartır, kimine kendini kaybettirir, kimine insanlığını vs vs. Bu kavramı neresinden başlayıp anlatsam bilemiyorum.. Bir kenarından çekiştirip başlamak lazım o halde.. Gördüğüm, duyduğum, okuduğum neredeyse her türlü olayda asıl ulaşılmak istenen ya da eylemin kaynağını oluşturan şeydir güç. Örnekler üzerinden gitsem?..
Kocası kadını zevk olsun diye dövmez. Kendi gücünü göstermek ve kontrol sağlamak için kullanır.
İnsanlar cok para kazanmak isterler.. Hayatını iyi idam ettirme dışında para gücün anahtarıdır. Güçlü oldukca kontrol edilmez edersin..
Birine biraz fazla olanak sağla, imkan veyahut izin ver direk üzerinde güç kurmaya / kullanmaya çalışır. Buna polisleri örnek verebiliriz..
Kapitalist sistemin çarkı güç ekseninde döner.
Hayat hep bir yarışsa, birilerini geçmek için hep güç kullanmaz mıyız peki?
vb.
vb.
vb..

İnsanların güç elde etmek için yapmayacağı şey yoktur. Belirli bir yer edinince (güçle edinirsin..) o kazandığın gücü başkaları üzerinde kullanmaya başlarsın. Bu senin otoriterini ve kötü tutumlarını meşrulaştırmanın bir yoludur da..
Erkeklerin güç kavramına daha cok önem vermeleri ve erkeklikleriyle bağdaşlaştırmaları sonucu kavgacı bir kimlik takınmıyorlar mı yani.. "Erk" kavramının güç demek olduğunu biliyoruz zaten..

Ve güç ile gelen ciddi bir problem vardır. "Had"
güç elde ettikce haddini bilmemeye başlarsın.. Ne kadar güç sahibi olursan o kadar cok istediğini yapma hakkı bulursun kendinde. Kim ne diyebilir ki sen daha güçlüyken?


ve insanlık yitip gider arada...

3 Nisan 2011 Pazar

!!!!!!

zaman: 4/03/2011 05:28:00 ÖS 0 yorum
İnsanlar dururken hayvanlara ne diye bu kadar önem veriyorsunuz diyen dallamalara ithafen;
Her zaman aşırı duyarlı ve aşırı hassas biri olmuşumdur. Ağlak biri olmamama rağmen. Hayatın önemli kurallarından biri olan duyarsızlaşmayı bünyemde pek de fazla bulunduramamam sonucu mütemadiyen sert tepkiler vermekteyim gördüğüm, duydugum üzücü haberlere. Gel gelelim insan mı daha değerli ve korunması lazım hayvan mı kavgasına. Hayvanlara daha fazla önem veriyormuş gibi görünüyor olabilirim lakin okuduğum bölümlere baktığınızda ( sosyoloji - psikoloji) zaten ideallerimin insanlığı geliştirme bazlı olduğu aşikar. Bir de taptığım hayvanlar var söz konusu olan. Hayvanlara neden mi daha cok(!) önem veriyorum.
*Çünkü onlar duygularını ve isteklerini direk olarak dillendiremeyecek kadar acizler aslında. (aciz kelimesi burada yeti azlığı maksadında) sadece birkaç dokunaklı bakışları birkaç anlamsız ses öbekleri var..
*Avuç acıp yemek ya da para dilenemezler ve ne bulurlarsa onunla yetinmek zorunda kalırlar ki coğu zaman belediyenin zehir dolu yemeklerinden nasiplerini alırlar.
*Çoğu sadece salt sevgi ve ilgi beklerler.. Bir dokunmaya bin yıl köle olucak cinsten. Hangi insan gördünüz ki kendiden cıkıp sizi her şeye rağmen karşılıksız sevdi. Kedi nankör şu bu olayına girmeyin. o onların hayatta kalabilmek için sahip oldukları bir yetidir. İnsanlar(!) kedileri sokakta tekmelerken onların nasıl koşarak yanınıza gelmesini bekleyebilirsiniz ki. siz yapmıyorsanız başkası yapıyor. ne yazık ki her insanda(!) hayvan sevgisi yok..
onun dışında insan iradeli olan bir varlık ve bir şekilde hayatını idam ettirecek yetilere sahip. engelli insanlar dahil. bir noktada bir şekilde bir yaşam döngüsü sağlayabiliyorlar. Peki ya hayvanlar? Biz doğalarını bu kadar mahfetmişken??
*Bir saldırıyla karşılaştıklarında genel olarak insanlar karşı koyma yetisine sahip ki bu toplumda -her ne kadar cok başarılı olamasa da- adalet sistemi var. bir insana kolay kolay işkence yapamazsınız. peki bir hayvana? daha hayvanlar için adam akıllı yasası olmayan bir ülkede yaşıyorsunuz bilmem farkında mısınız? İnsanlar içindeki agresyonu hayvanlardan cıkartıyor! Çünkü acizler, cünkü sadece viyaklayabiliyorlar, çünkü karşı koyamıyorlar çünkü minnacık canları var..
Bir bakın şu habere; http://www.internethaber.com/kizgin-sisle-kopege-iskence-yapildi-338506h.htm
bunu yapanlar sizin belki yanınızdan milyonlarca kez geçmiş, aynı mekanda bulunduğunuz, yemek yediğiniz insanlardan biri olabilir ve onlara da insan deniyor..!
ben hayvanlara çok değer veriyorum çünkü onların yaşam alanlarını biz mahfettik, çünkü onlar sevgimize muhtaç, onlar bir dokunulmaya bir yemeğe aç çünkü onların aslında yürekleri tertemiz tonlarca kir dolu insanın yanında.. çünkü onların da YAŞAMAYA HAKKI VAR!!!!!

2 Nisan 2011 Cumartesi

Anlaşılamamak..

zaman: 4/02/2011 12:38:00 ÖÖ 0 yorum
Ben gerçekten anlatmadan anlaşılmayı isterdim. Tüm duygularımın anlaşılmasını.. Anlatmaya kimi zaman mecalim olmuyor ya da isteğim.. Çünkü bazen biliyorum ki anlaşılamayacağım tüm tümcelerimi tüketsem bile.. Karşımdaki hiçbir zaman kendinden çıkıp ben olamaz çünkü.. beni bütün önyargı veya savunma mekanizmalarını indirerek dinleyemez.. Kendi düşünce ve benlikleri olduğu sürece benim gibi de düşünemez.. Aslında bakmayın gerçek iletişim ve anlaşmak cok zor.. Biz coğu zaman yutarız zaten.. Üstün körü anlatır birkaç baş sallamaya kanarız.. Bazen isterim ki ruhuma ve duygularıma gerçek bir el uzansın.. Kanatmadan dokunabilsin.. İşte o zamanlar açtığım kapı çoğu zaman aralık kalır ve içeri sert rüzgarlar girer sadece.. beni alır bir titreme.. yalnızlık hissi.. hani üşürsün de için ürperir ama sarılacak kimse olmaz ya yani.. işte öyle..
Anlaşılmayı cok isterdim ben. gözlerime bakarak, bir kelimemden, bir mimiğimden.. ben tonlarca cümle kurarken bile anlaşılamıyorken hem de..

Sussam olmuyor, konuşsam olmuyor. O çaresizlik hissi var ya zaten tükketi beni..
 

Katze Copyright © 2012 Design by Antonia Sundrani Vinte e poucos