27 Haziran 2010 Pazar

görünmez

zaman: 6/27/2010 10:04:00 ÖS 0 yorum
Öyle korkar oldum ki insanların acıtabilesi olan cümlelerinden, kendimi görünmez ya da farkedilmez olmaya zorluyorum.
Susarak başladım bu işe. Beni görebilecekleri, tanımalarına ve canımı acıtmalarına neden olabilecek olan, beni anlatan cümlelerimi susturdum öncelikle. Artık kendimden konuşmuyorum. Kendimi dillendirmiyorum.. Anlatmıyorum. Bana ulaşılmasına izin vermiyorum böylelikle. Bana.. İçimdeki ben’e. Öz’e.. Bir de küçüklüğümden bu yana sürekli hissettiğim farklı olma güdümü yok etmeye çalışıyorum. Ne kadar farklıysan o kadar farkedilirsin.. Ve hayat o kadar acımasız ki.. -Hayır hayat değil.. Hayattan ziyade insanlar.. Onlar gibi olmadığında her bir sözü, gözü, bakışı, dokunuşu daha bir sert gelir sanki.. Sen onlar gibi olmadıkca onlar seni oyunlarına almazlar.. sen onlara benzemedikce sürekli eleştirirler.. İyi olmak kar getirmez bazen cünkü yaptığın iyilikleri göremezler.. Onların gözleri kötülükleri görmeye alışkındır.. Bir de sürekli onlar gibi olmanı, sıradan, normal olmanı beklerler.. Normal nedir ki? Aynı olmak mıdır normal olan.. Onların doğruları mıdır normaller.. Onlar mıdır normal..
Ne kadar görünmez olursan o kadar az acır canın.. Ne kadar onlardan olursan.. Ne kadar onların istediği gibi olursan... Ne kadar kukla......



Peki gerçekten atılır mıyız oyundan benzemezsek onlara???

25 Haziran 2010 Cuma

by pulp fiction

zaman: 6/25/2010 12:43:00 ÖÖ 0 yorum
-Senin bir karakter olman, bir karakterin olduğu anlamına gelmez...

16 Haziran 2010 Çarşamba

film

zaman: 6/16/2010 11:50:00 ÖS 0 yorum


Herkesin hayatı bir film gibidir aslında. Kimisininki komedidir. Gülünç ögeler odaklı. Birçok anı komedi dolu.. Dostlar keyifli, senin yüzünde eksilmeyen tebessüm. Bir de hayatı drama olanlar vardır. Her dramada olduğu gibi baştan sona hep bir hüzün, burukluk. Bilirsiniz ki hiçbir film tamamen ağlatmaz, arada olur küçük gülümsemeler.. Kimse tamamen acı ve gözyaşı dolu bir filmi izleyemez zaten.. Ama doruk noktaları hep gözyaşları odaklıdır. Çarpıcıdırlar, herkesin bir yerlerde kanamış ama kurumuş yaralarına dokunur o noktalar.. Hayatı drama olan insanların anlattıklarının dostlarda yarattığı gözyaşları bunlardır işte. Hiçbiri gerçekten yaşamamıştır dramadakiler kadar belkide ama hissederler ama öyle hissederler ki; filmi izlerken gözyaşı döker, film bitince en fazla 1 saat içinde hiçbir şey yokmuş gibi hayata devam ederler.. Hikayelerimden anladım. Yönetmen drama seçmiş benim için.. Belki iyi oynayabileceğimi düşünerek.. Fakat şunu söylemeliyim ki:

-Ben ölürsem, film biter..

6 Haziran 2010 Pazar

Hello..

zaman: 6/06/2010 10:26:00 ÖS 1 yorum
Bir şarkı daha var.. Bilmiyorum kaç kişi kendini buluyor, kendini dinliyor o şarkıda fakat neredeyse bütün duygularımı, iç sesimi ve haykırışlarımı, ruhumu, eksiliğimi, silikliğimi, yaşadıklarımı, yaşayacaklarımı, suskunluğumu duyuyorum ben dinlerken.. Gözlerimden şuan yaşlar süzülürken bana şu cümleyi fısıltıyor şimdi;
- ''Dont Cry''!!..
Sanki beni duyuyor, benimle konuşuyor şuan.. Bu sefer ben anlatmıyorum kendimi, ben dinliyorum.. Belki bundandır gözyaşlarım.. Birileri değil de bir şarkının beni anlayışıdır, anlatışıdır..



Playground school bell rings again..
Rain clouds come to play, again..
HAS NO ONE TOLD YOU SHE IS NOT BREATHING..
Hello, Im your mind..
Giving you SOMEONE to TALK to, Hello..
If I smile and dont believe
Soon I know, I will wake from this dream.
DONT TRY TO FIX ME, IM NOT BROKEN!!!
Hello, Im the lie, living for you, so you can hide..
"DONT CRY"
Suddenly, I know, Im not sleeping..
HELLO IM STILL HERE, ALL THAT'S LEFT OF YESTERDAY!!

Araf.

zaman: 6/06/2010 10:02:00 ÖS 0 yorum
sürekli gelgitleri, arada kalışları anlatan bir şarkısın sen.. Kimi zaman aidiyetimizin kayboluşunu, dualara ya da isyanlara sığınışımızı anlatansın..
Adaletsizliği, sessizliği, yokluğumuzu, silikleşmemizi ya da çok görünüşümüzü, göze batışımızı, kendimizi sorguladığımızı, içimize döndüğümüzü anımsatansın...



Seviyorum seni Araf adlı şarkı...

kalbin işine bak yüzüne bakamaz.
ağlar durur sen uyurken.
yalnız olamayan böyle mi yapar dersen anlarım.

aşkın içine bak, en güzeline
hem var hem yok mu, bile bile
adalet yok ya, canımı yakar bu sessizlik

yerimi bilmem,
bilmem ne taraftayım.
sesimi duymam,
ne zamandır araftayım.

kimler varmış içimde yoklama yaptım.
deliler çıktı, cellatlar bir de şeytanlar.

2 Haziran 2010 Çarşamba

İstenmeyenler.

zaman: 6/02/2010 06:26:00 ÖS 0 yorum
İstemediğim bir dünyaya doğdum. Istemediğim bir şehirde, istemediğim bir evde yaşayıp, istemediğim bir okula gidiyorum. İstemediğim birçok insan ve konuları görerek, istemediğim sorumluluklar altına sokuluyorum. Bunlarla beraber istemediğim duyguların da sahibi oluyorum aynı zamanda.



-Bu da neyin nesi????



 

Katze Copyright © 2012 Design by Antonia Sundrani Vinte e poucos