30 Temmuz 2009 Perşembe

Aşk

zaman: 7/30/2009 10:11:00 ÖS 1 yorum
Aşk çok başka bir şey aslında. çok başka bir hissiyat.. farklı bir aidiyetlik.. Yıllarca hiç tanımadığın birinin gelip senin hayatında en baş köşeye oturması.. Bir anda her şey olabilmek. Dost olurken yılların geçmesine ihtiyac duyulurken birkaç ayda birini hayatının odak noktası, en değerli varlığı yapabilmek. Aşkın gücü mü demek lazım buna. Yanlış olup olmadığına aldırmadan, egonu bir kenara bırakarak, yapmam dediğiniz şeyleri yaparak bir ilişki yürütüyorsanız aşktır işte bu. Kör olduğunuzu kabul ettiğiniz dönem. O an size en doğru gelen kişiyle, en doğru ve en güzel şeyleri yaşamak.. Enler dünyası onunla kurulu artık. Dünyanızın çekirdeği o. Size hayatı daha anlamlı kıldıran kişi. Bir zamanlar lanet ettiğiniz dünyaya iyiki gelmişim dedirten üstüne üstlük dünyayı daha da güzel görmenize neden olan varlık. Hiçbir zaman gitmeyecek, hiçbir zaman bitmeyecekmiş gibi.


Hiç bitme sevgilim.. ''C''


Saygı

zaman: 7/30/2009 10:03:00 ÖS 0 yorum
Saygıyı yitirdin mi olmaz bu işler. ne dostluk ne aşk meşk. Her şeyin bir ilerleyiş kuralı var ise saygı duymak en başa oturmalı bence. Karşındakinin her şeyi sana yanlış gelse bile. Bir de zorundaymış gibi hissetmemeliyiz birilerini sevmek için. Herkesle dost olunmaz ama önemli olan şey burada saygı duyabilmek.. O kadar yitirilmiş bir duygu ki aslında. Karşındakini sana uymuyor diye dışlamak.. Birini sevmediğinde saygısızlaşmak.. Neden insanlar başkalarının kalbini kırmaktan zevk alır ki. Neden birilerini ezme ihtiyacı duyarlar? Neden karşısındakinin taşıdığı bütün düşüncelere rağmen birey olduğu için saygı duyamayız.. Hayat zor.. İnsanlar daha zor..
İnsanlaşmaktan uzaklaşıyoruz..

25 Temmuz 2009 Cumartesi

pencere

zaman: 7/25/2009 12:06:00 ÖÖ 0 yorum
Hayata nasıl bir pencereden bakıyordum ki tatlı gözüküyordu küçükken?




24 Temmuz 2009 Cuma

aşkın gerilimi

zaman: 7/24/2009 05:01:00 ÖS 0 yorum
Aşkın şöyle bir ikilemi var.

Sevdiğiniz insanı kendi benliğinizin (egonun veya daha iyi bir ifadeyle kendilik imajının) bir parçası olarak algılamaya başlıyorsunuz. Onun kusurlarına karşı toleransınız azalıyor, çünkü o da sizin gibi kusursuz biri olmalı. Onu içinize alırken onu sindirirken, onu kendi metabolizmanızın bir parçası yaparken onun içinde sizin hazmınızı zorlaştıracak maddeler olmamalı.

Dolayısıyla artık aşk gerçeği eritecek kadar, gerçeği çarptıracak kadar iki insanın bütünleşmesi olacaktır. Ben bu kurulumun tamamlandığı embriyolojik oluşuma aşkın narsistik çekirdeği diyorum.

Ama bu duygularınızın esridiği noktalar veya anları bir kenara bırakırsak, bu fani veya bu maddi dünyada sevdiğiniz insan sizden ayrı bir birey olarak var olmaya devam etmelidir. Biz ona bir şekilde bağımsız olma hakkını tanımalıyız. Doğanın yasaları bize bunu emretmektedir. Hatta onu kusursuz olarak gördüğümüz için onun hatalarını yok saymalıyız bir anlamda sınırsız bir toleransımız olmalı.

Dolayısıyla aşık olarak aslında kendimizi daha şimdiden büyük bir gerilimin ortasında buluverdik..


çok başarılı bir yazı. paylaşılasıydı ve paylaşıldı.

14 Temmuz 2009 Salı

tanrı ve küçük kız

zaman: 7/14/2009 12:30:00 ÖÖ 0 yorum
Derin bir sessizlik kulaklarımda iken içimden gelen haykırışlarda olmasa keşke diyorum. Bir yerlerde sürekli yakınan ya da ağlayan bir ses. Sus diyorum. 'Sus'. Kar etmiyor. Ne derdine derman olmaya ne de susturmaya. Küçük bir çocuk gibi. Ağzından emziği alınmış, anne koynuna muhtaç. Belki bir sokak köşesine terkedilmiş. Uğursuz. Şanssız. Aidiyeti eksik. Ruhu yarım. daha çok küçük ama küçük bedenin üzerinde koca dünyanın ağırlığını hissediyormuşcasına dünyayı kısa bir süreliğine de olsa yaran çığlığımsı ağlayışı. Küçük bedenlerimizde taşıdığımız koskoca yaralar adeta. Daha toy vücutlarımızda acıların izleri. Kimisi o kadar derimiş ki. Baktıkca anıların gözlerinin önüne seriliyor. ah ne şanssız bedenler. ah ne kadar tanrı gücune muhtaç. Yadırganan kimi zaman da yargılanılan tanrı. Küçük ve yalnız cocuğu bu dünyaya yollayan.Gücünü ve mantığını kavrayamadığımız. korkuyla ona sığındığımız kimi zaman. Kimi zaman da kızdığımız.. O hep bir yerlerde bizi izler ve dinlerken bir yandan da umursamaz bazen. Ve biz onunla konuşmaya ya da tartışmaya devam ederiz.

Zamanı yaralarla ölçen kadın.
Geçmişiyle kavgalı.
Tanrıya sığınan küçük bir kız cocuğu geceleri
İsyankar gündüzleri...



8 Temmuz 2009 Çarşamba

deniz ve vapur

zaman: 7/08/2009 11:13:00 ÖS 0 yorum
Saçlarıma deniz vuruyor bugün benim. Şuan önümde serili olan ve benim vapurla delip geçtiğim.. Güneşin denize karışışını izliyorum. Parıl parı parlayan su taneciklerinin yüzüme saldırışlarına aldırmıyorum. Yüzümdeki tebessümden hoşuma gittiğini bile cıkartabilirim. Deniz sevgisi bambaşka. Onun gücünü, uçsuz bucaksızlığını, gizini seviyorum ben. Altında sakladıklarını hayal ediyorum. Fazla esrarengiz.. Biz sadece yüzeyinden kayıp giderken vapurlarla orada yatan dünyadan bir haber izliyoruz onu. kim bilir ne sırları vardır onun da.




 

Katze Copyright © 2012 Design by Antonia Sundrani Vinte e poucos