25 Ağustos 2010 Çarşamba

Acı bedeni

zaman: 8/25/2010 01:01:00 ÖÖ 0 yorum
Acı beden, çoğu insanın içinde yaşayan yarı otonom bir enerji
biçimidir ve duygulardan oluşan bir varlıktır. Acıktığında ve
kendini yenileme zamanı geldiğinde, uykusundan uyanır. Buna ek
olarak, herhangi bir zamanda herhangi bir olayla tetiklenerek de
harekete geçebilir. En önemsiz olayı, birinin söylediği ya da yaptığı
bir şeyi ve hatta bir düşünceyi tetik olarak kullanabilir.
Eğer yalnız yaşıyorsanız ya da o sırada yakınınızda kimse
yoksa, acı beden sizin düşüncelerinizle beslenir. Aniden, düşünce
sisteminiz belirgin bir şekilde olumsuz hale gelir. Genellikle, bu
olumsuz düşünce krizi başlamadan önce zihninize olumsuz bir duygu
dalgasının girdiğini fark etmezsiniz; endişe ya da öfke gibi.
Bütün düşünceler enerjidir ve acı beden şimdi düşüncelerinizin
enerjisiyle besleniyordur. Olumlu -olumsuz düşünceler; aynı enerjidir
ama farklı bir frekansa sahiptir. Acı beden, mutlu ve olumlu bir
düşünceyi hazmedemez.
Her şey, sürekli hareket halinde olan enerji alanlarıyla titreşirler...
Düşüncelerin kendilerine ait bir frekans alanı vardır ve olumsuz
düşünceler daha alt seviyelerde kalırken, olumlu düşünceler
daha üst seviyelere çıkar. Acı bedenin titreşim hızı, olumsuz
düşüncelerin titreşim hızıyla aynıdır ve acı bedenin sadece
olumsuz düşüncelerle ve duygularla beslenebilmesinin
nedeni de budur.


Acı bedenden yayılan duygu, kısa süre içinde düşünce sisteminizi etkisi
altına alır ve zihniniz acı bedenin kontrolü altına geçtiğinde, düşünce
sisteminiz de olumsuz hale gelir. Kendinizi tamamen o sesin
söyledikleriyle tanımlar, bütün bozuk düşüncelerine inanırsınız.
O noktada, mutsuzluk bağımlılığı yerleşir.


Sorun olumsuz düşünce trenini durduramamanız değildir; durdurmak
istememenizdir. Acı beden için, acı zevktir. Bütün olumsuz düşünceleri
iştahla yutar. Aslında, şimdi zihninizdeki ses, acı bedenin sesidir. Acı
beden ve düşünce sisteminiz arasında kötücül bir döngü oluşur. Birkaç
saat ya da birkaç gün sonra,kendini tazeleyip beslenmesini
tamamlayarak uykusuna geri döner ve arkasında enerjisi tükenmiş
bir organizma ve hastalıklara karşı daha açık bir fiziksel beden bırakır.
Eğer bu size psişik bir asalak gibi göründüyse, haklısınız, çünkü gerçekten
öyledir...

ECKHART TOLLE-Var Olmanın Gücü (Yazarın adının üzerinde link var youtube videosu. izlenesi.)


Ekleme yapmam gerekirse ya da acı bedenine sahip olan biri olarak birazcık daha hisleri dillendirmem gerekirse eğer;
Acı bedeninin uyanış zamanı hep gerçekten mutlu oldugunu hissettiğindedir. Sana mutluluğu haram gören bir beden bu. Her şeyin yolunda gittiği bir anda gördüğü bir şey ya da karşılaştığı bir olay yüzünden (ki bu olaylar cok basit ve sıradan bile olur) bütün mutluluğunu bir karadelik gibi emip seni acı duygusuyla, olumsuz hislerle başbaşa bırakır. Bir de seni öyle bir esir alır ki ondan cıkabilecek kaçabilecek enerjin kalmaz ve en önemlisi de cıkma isteğini hissetmeni engeller. Bir müddet kalır hayatında mutlu olabiliten yokoldugu an uykusuna geri döner. Her mutlu oldugun an olmasa da hayatının birçok huzur dolu anında onunla karşılaşmak mümkündür. Mutluluğunu esir alan bir acı bedenin varsa gerçekten mutlu olman imkansızlaşır..

18 Ağustos 2010 Çarşamba

:) :(

zaman: 8/18/2010 02:43:00 ÖÖ 0 yorum
Hayatın tamamı mutlu ya da mutsuz anlardan oluşmaz ama birçok insan hayatının daha mutsuz anlardan oluştugunu, mutlu olacak bir şeylerinin olmadığını iddia eder hep. Aslında bu mutlu anların normalize edilmiş olmasından kaynaklanan bir sorun.. Şöyle ki hayattan hep beklentin mutlu olmaya yöneliktir ve mutlu olmak normal olan, olması gereken olarak düşünülür. Bu yüzden mutlu anların kıymetini bilmediğimiz bile olur. Mutsuz anlar ya da bizi mutsuz eden olaylar karşısında ise mutlu oldugumuz anlardan daha cok his hissederiz.. Daha sert ve şiddetlidir hissi cünkü mutsuzluk beklenmeyen bir şeymiş gibi karşılanır.
Hayatın normali sürekli gülümseyen bir surat mıdır? 
Tuhaf olan ise şu, senelerce mutlulukla beraber mutsuzluğu tattık aynı gün belki de aynı saat içerisinde.. Gülmekle ağlamak kardeştir tabiri dönüp durdu dilimizde.. Peki hala neden mutsuzluk bu kadar cok beklenilmeyen, karşılaşıldıgında daha çok sarsan ve kötülenen bir duygu haline geldi? Bu yaşımıza kadar hiç mi mutsuz olmadık da suan yadırgıyoruz? Hatırla, çocukken annen o en sevdiğin şekeri almadı diye saatlerce ağlayan bir çocuktun..

14 Ağustos 2010 Cumartesi

düşünce gücü

zaman: 8/14/2010 03:14:00 ÖS 0 yorum

Bazı insanlar ki buna ben de dahilim, duyguları uç noktalarda yaşarlar. Hani bir tabir vardır ya "her zerremde hissediyorum" diye işte bu duygular her noktamızda hissedilebilir. Bazen beynimizi, bazen kalbimizi kaplar.. Basit bir duygu değişimi bile o günki yaşantımızı rezil ya da vezir edebilecek kadar güçlüdür.. İşte bu noktada bize en büyük kötülük insanlar ve olaylardan ziyade duygu ve düşüncelerimizden gelir. Ne yazık ki onlar bence en güclüleridir cünkü onları içinde beslersin, sen büyütürsün.. Senin yarattığın ve seni en iyi bilip devirebilecek düşmanlardandır ve ne yazık ki kontrolü en zor olanlardır aynı zamanda..


 

Katze Copyright © 2012 Design by Antonia Sundrani Vinte e poucos