31 Ocak 2009 Cumartesi

Kahraman olmak..

zaman: 1/31/2009 12:56:00 ÖÖ 1 yorum
Hayatta hep daha iyisi olmaya çalıştıkca ve oldukca karşılacağın şeylerinde aynı derece ilerlemiş ve güzelleşmiş olduğuna olan inancın hep hüsranla karşılaşıyor aslında.. Sen iyileşsen de dünya kötüleşmeye devam ediyor sanki. Yanlış yoldan mı gidiyorum düşünceleri sorgulanmaya başladığı an kendini beğenmemeye başlıyorsun.. Çünkü sanki herkes bir yöne sen ters bir yöne gidiyormuşsun gibi hissediyorsun.. How can I complain.. Şuan The Do - When was I last home şarkısında bu cümleyi fısıldıyor kulağıma... Ama kendi bildiğin gibi ilerlemenin zevki de başka.. Başkalarının doğrularını ezberleyerek onların kostümlerini giyerek kahraman olamazsın.. Ne demişler.. Kahramanlar sonunu düşünmeden en doğru bildiklerini yapanlardır...

26 Ocak 2009 Pazartesi

zaman: 1/26/2009 03:08:00 ÖS 0 yorum
Bugün sözlükler kusuyorum, cümleler kuramazken dün..

24 Ocak 2009 Cumartesi

Çocukluğuna özlem..

zaman: 1/24/2009 09:28:00 ÖS 0 yorum


Küçük bir çocuğun gözünden bakmak isterdim dünyaya.. Çocukluğumda sahip olduğum o muhteşem pencereden. Bazılarınca küçücük ama çocuk ben'e ve birçok çocuğa göre koskocaman olan o dünyaya.. Uçsuz bucaksız.. En çok sevdiklerimizden biri olan pamuk şeker pembeliğinde.. Daha hayatın acı yönünü tatmamış, toy yüreklerdik.. Hüzünleri küçük oyuncak kavgalarından olan.. Sımsıcak bir anne kucağında yer sahibi olanlardık.. El bebek, gül bebektik.. Yaşadıklarımız isteklerimizin neredeyse hepsinin gerçeklemesinin verdiği hazla birkaç hayal kırıklığının yarattığı koskocaman ağlamalar ya da birkaç damla sonucu daha da şımartılmaktı..Düştüğümüzde bizi kaldıracak sımsıcak yüzlerin var olmasıydı güven duygumuz.. Hep sırtımızı güvenilir bir şeylere yaslayabilmenin yarattığı huzur vardı.. Ama şimdiki penceremden bakıyorum da biz büyüyeli çok olmuş.. Büyükçe görmüş, düşmüş kendimiz kalkmaya başlamışız.. Acısız, bembeyaz ve tozpembe sandığımız dünya gözyaşlarımızla yıkanmış ve gerçek renkleri çıkmış ortaya adeta.. Daha gri, daha siyah.. Eskiden yastıklardan duvarlarını yaptıklarımız o küçücük evlerimiz şimdi üzerimize gelen taştan duvarlarla örülü haline gelmiş.. Çiğnedikçe tadı kaçmış bir sakız gibi dünya şimdi.. Halbuki ne de güzeldi salıncakta bulutlara ulaşmaya çalışmak, sokakta hiç kimsenin ne düşündüğüne aldırmadan elinde annenin çantasıyla ayağında annenin dolabından aşırdığın ruganlarıyla yürümek.. O küçücük aklımızda ne de büyük dünyalar kurardık.. Ne de başkaydı her şey.. Masallar daha gerçekçiydi. Duygular daha saf daha temiz.. Bizler daha berraktık.. Sanki girdiğimiz deniz, soluduğumuz hava, izlediğimiz dünya bu değildi. Dünyamı geri istiyorum ben..

19 Ocak 2009 Pazartesi

''C''

zaman: 1/19/2009 12:05:00 ÖÖ 1 yorum
Biri var.. Öyle bir gülümseme yaratıyor ki yüzümde.. Saatlerce duraksız gülümseyebiliyorum.. Birçok kez yaptığım mimik yeteneğimden kalma sahtemsi gülüşlerde değil bunlar..
Her bir kelimesi benim için tonlarca güzel duygu ve anlam içeren kişi.. Beni mutluluk diye sıfatlandıran o iken bende yarattığı mutluluğun farkına varıyor mu acaba diye düşünüyorum.. Sesinde, kelimelerinde, yanında huzuru bulduğum insan.. Huzur duygusunu kaybettiğim dönemde bana tekrar hayattaki güzellikleri hissettirebildiğin için teşekkür ediyorum sana.. Seviyor ve seviliyor olmak ne de muhteşem bir duygudur....






''C''

18 Ocak 2009 Pazar

Ayrı yollardan aynı duygular

zaman: 1/18/2009 11:29:00 ÖS 0 yorum
Öyle bir dünyada sıkışıp kalmışız ki bir bak ardına en mutlu olduğun anda mutluluğuna küçük bir çentik atan bir hüzün olmadı mı hayatında... Ya da mutsuzluğun pençesine düştüğünde küçücük bir mutluluk sana ışık kaynağı olmadı mı. Ne burda olmayı istiyorsun.. Ne de buradan gitmeyi.. Buraya bağlı ve bağımlı olduğun bir gerçek ama bazen pes ettiğin de olmuyor mu hiç.. Haykırmaya başladığın.. Ağlamaktan gırtlağının ve genzinin yandığı anlar... Yaşadğın her kötülük ardından kötülük getirmiyor mu bir süre.. Tam pes etmişken bir şey seni tekrar geri çekmiyor mu bu dünyaya... Değişik şeyler değil bunlar... Her bedene aynı duyguları farklı hikayelerden yaşatan dünyanın kuralları.. Nasıl şikayet edebilirsin ki.. Kime ? Her bedende ayrı yollardan aynı izleri taşıyoruz...






Bazen susarız... Bir daha hiç konuşmak istemeyecekmişiz gibi.. Bazen ise haykırırız bağırdıkça içimizden hepsi çıkıp yokolacakmış gibi..

Küçük hikayeler...

zaman: 1/18/2009 10:58:00 ÖS 0 yorum

Birkaç hıçkırık ardına saklanmış hüzünlerini gözlerinden akıtıp rahatlamaya çalıştıkca canı yanıyordu.. Güçlü durmaya o kadar alışmış bedeni egosunda kaybolup onun ağlamasına izin vermiyordu. Kendine ağlamanın güçsüzlük olmadığını fedalarca söylediyse de inatcıydı işte.. Mutsuzdu. Normal bir duyguydu bu. Artık eskisi gibi her şey güzel olmadı diye dünyayla inatlaşmıyordu. Büyüyeli cok olmuştu. Artık mutsuzluğun saplandığı bedenini de seviyordu biraz biraz. Artık boyun eğmeleri artmış, iğneye karşı gelmeyen, vücudundan atmayan bir kol haline gelmişti.






Her yolu denemişti şu dünyaya karşı koymak için.. Birçok başkaldırış yaşamış birçok acı çekmişti. Farklı olamıyorsam öyle yaşayamıyorsam onlar gibi gözükmeye çalışırım dedi.. Sıradan kostümler giydi üzerine kahraman kostümünü çıkartıp. Bir kez olsun normal olacağım.. Bir gün.. Onlar gibi.. Sıradan.. Her duyguyu yüzeysel yaşayıp sonra da fırlatıp atacağım.. Hiçbir şeye değer vermeyeceğim çok.. Her şeyi bencilce tüketeceğim.. İncinmeyeceğim.. İnciteceğim gerekirse dedi sert bir şekilde... O kadar belliydi ki maskesi.. Ne kadar da emanetendi.. Ne kadar sahte... Bu düşünceden kurtulmaya çalışıp tekrarladı kendine olması gerekenleri.. Ne kadar da mide bulandırıcıydı halbuki kötülüklerle yaşamak... Kendini her tür pisliğinle kabul edip onları güzel görmeye çalışmak.. Hayır dedi... Yapamayacağım... Düşüdükçe içinden cıkılmaz bir hal almaya başlayan düşünce silsilesinin tokatlarına karşı koymaya çalışıyordu.. Hani iyiler hep kazanırdı.. Hayır. Masallara inanmayı bırakalı çok oldu dedi.. Yürümeye devam etti onu tonlarca düşünceye ve iç monolog yapmaya sürükleyen süperman fragmanına bakarak....

15 Ocak 2009 Perşembe

Kendi çizdiğin dünyan..

zaman: 1/15/2009 07:51:00 ÖS 0 yorum
Hayaller her zaman uçsuz bucaksız olurlar.. tonları sana ait.. hiç görmediğin kadar pembe mesela.. Hissetmediğin kadar huzurlu... Hayal kurmaya başladığımız zamanlarda tüm edindiğimiz ya da içinde sıkışmaya zorlandığımız sınırlarımızı aşarız.. Her şey daha gerçekci daha keyif verici şimdi.. Bir kere olsun ne olduğunu unutup ne olmak istediysen o olursun.. Orası senindir işte.. Çizimleri sana ait bir dünya.. Senin zihindeki kalemden cıkmış bir yer.. bir kent.. bir an.. bir düş.. Binevi tanrı olacaksın bir süreliğine.. İzlemeyecek, yaşayacaksın.. Kurallar senin.. İstekler senin.. Sen dileyecek ve sen varedeceksin.. Tanrı olmanın gücünün verdiği haz da o hayalin güzelliğine karıştığı için daha da tatlı geliyor belki.. çünkü hiçbir zaman ipleri tamamen sende olamamış bir hayat yaşadın sen... Kuralların boyunduruğu altında kaldığın ya da kimi zaman küçük başkaldırışlar yaptığın bir yerdeydin hep ama hayallerinde hiç haykırışlar olmadı ki senin.. Havanın normalde veremediği her şeyi verdirdin ona kendi çizdiğin sahilinde.. Deniz pembe şimdi.. gökyüzü turuncu. Sen ve en sevdiğin yer.. Hayat daha yaşılınır oldu bak.. Bir süreliğine yalancıktan uydurduğun dünyanın sende uyandırdığı hazzın tadını çıkart.. Çünkü hayatın hep hayal kurmakla ve hayallerinin yıkımıyla geçecek.. Hiçbir hayalin gerçek olmadı senin olmayacak.. Çünkü sen hiç tanrı olamadın.. Sen hiç sana ait bir dünyada yaşayamadın.. Kurallar senin değil.. Sınırları başka kalemler tarafından çizilmiş hayatını yaşamaya devam etmeye mecbursun... Şimdi kapa gözlerini ve o yere git.. Hadi.. Biraz huzur hisset.. Gerçek huzuru... Kafesinden kaçmayı dene ve kurduğun dünyadaki gerçek özgürlüğün keyfini çıkar..




12 Ocak 2009 Pazartesi

Yeni şablonum ve ''O''

zaman: 1/12/2009 12:25:00 ÖÖ 1 yorum



Yeni şablonuma hoşgeldin diyorum. Kendisi bizzat sövgölöm tarafından benim için yapılmıştır. Yani fazlasıyla değerli..
İyiki varsın... Hep varol..





6 Ocak 2009 Salı

Vaatleriniz..

zaman: 1/06/2009 08:56:00 ÖS 0 yorum
Büyük büyük kaoslar içerisine sürükleniyor bedenler.. Kimisi ölmüş kimisi hala umut taşıyor. İlerde ne yaşayacağını bilmeyerek ilerleyen bir hayattasın sen farket.. Gelecek senin için tehtit olmaya başlamışken hala yaşamaya çabalıyorsun.. Hala vaatlerin var.. Hala beklentilerin var.. Öldüğün gün farkedeceksin tamamen boş olduklarını... Şimdilik hayattasın..

22:13 05/01/2009

Little girl2.

zaman: 1/06/2009 08:49:00 ÖS 0 yorum
Gözlerinde bulanıklığı gördüm. Buğulu bakıyordu adeta.. Azbuçuk seçiliyordu nereye baktığı. O eski ışıltı kalmamıştı. O parıl parıl bakan iri gözlerin ardında buğular vardı. Parıldadığını sandığı anda gözyaşının bir yansıması olduğunu anladı. Hiç bu kadar soğuk gelmemişti sokak. Sanki daha önce hiç tek cıkmamıştı dışarı. Hep elinden tutanları olurdu fakat bu sefer gerçekten yalnızdı. Öyle hissediyordu.. Soğuk ıslak bir sokaktan geçiyordu yalnızdı. Kalabalığa karışıyor bedenler ona çarpıyor yere yığıyordu ama o gene yalnızdı. Hayat bu kadar soğuk işte dedi üzerine bakarak.. Hiçbir şey yoktu. Apaçıktı..Eskiden parıl parıl parlayan ama şimdi yerini çamurlara bırakan bir teni vardı.. tenindeki lekelere dokundu.. İnsanların çamurlarıydı.. Artık eskisi gibi temiz değildi.. Kendinden bedeninden nefret etmeye başladı küçük kız..

Küçük kızın yerinde birkaç damla kan var şimdi.. Hayalini bırakmış bu kente.. Benim bedenime emanet..


21:51 05/01/2009

little girl..

zaman: 1/06/2009 08:47:00 ÖS 0 yorum
Masum bir bakışı vardı kızın.. Sanki tüm dünyadaki kötülüklerden uzakta yaşamış da bir anda karşına çıkmış gibiydi değil mi? Tertemiz bir yürek.. Utangaç gamzeler.. Bazen engel olamaz onlara salıverirdi hepsini birden.. İşte o zaman güneş açmış gibi olurdu yüzü. Parıl parıl parlayan ay gibi gözler.. Yıldızlar gibi gamzeler... Bir ilkbahar zamanı güneş batımındaki rüzgar gibi yumuşak, ufuktaki güneşin kırmızılığı gibi al al yanakları.. Hiç basılmamış bulunmamış bir kumsal gibi teni.. Suyun her deyişiyle daha da parıldayan pürüzsüz bir ten.. Korkarak ama ümitlice bakıyordu sana.. Belki diyordu.. Doğru bu.. Belki.. Tüm acılarını, yaralarını yoketmiş yeniden yaralanacağını bilmeden uzandı ellerine.. Ve sen onu yine yaraladın.. Artık o bulanıklamış bir gökyüzü.. Kara kış var yüzünde.. Buz gibi.. Soğuk...
 

Katze Copyright © 2012 Design by Antonia Sundrani Vinte e poucos