Derin bir sessizlik kulaklarımda iken içimden gelen haykırışlarda olmasa keşke diyorum. Bir yerlerde sürekli yakınan ya da ağlayan bir ses. Sus diyorum. 'Sus'. Kar etmiyor. Ne derdine derman olmaya ne de susturmaya. Küçük bir çocuk gibi. Ağzından emziği alınmış, anne koynuna muhtaç. Belki bir sokak köşesine terkedilmiş. Uğursuz. Şanssız. Aidiyeti eksik. Ruhu yarım. daha çok küçük ama küçük bedenin üzerinde koca dünyanın ağırlığını hissediyormuşcasına dünyayı kısa bir süreliğine de olsa yaran çığlığımsı ağlayışı. Küçük bedenlerimizde taşıdığımız koskoca yaralar adeta. Daha toy vücutlarımızda acıların izleri. Kimisi o kadar derimiş ki. Baktıkca anıların gözlerinin önüne seriliyor. ah ne şanssız bedenler. ah ne kadar tanrı gücune muhtaç. Yadırganan kimi zaman da yargılanılan tanrı. Küçük ve yalnız cocuğu bu dünyaya yollayan.Gücünü ve mantığını kavrayamadığımız. korkuyla ona sığındığımız kimi zaman. Kimi zaman da kızdığımız.. O hep bir yerlerde bizi izler ve dinlerken bir yandan da umursamaz bazen. Ve biz onunla konuşmaya ya da tartışmaya devam ederiz.
Zamanı yaralarla ölçen kadın.
Geçmişiyle kavgalı.
Tanrıya sığınan küçük bir kız cocuğu geceleri
İsyankar gündüzleri...
14 Temmuz 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder