Aşkın şöyle bir ikilemi var.
Sevdiğiniz insanı kendi benliğinizin (egonun veya daha iyi bir ifadeyle kendilik imajının) bir parçası olarak algılamaya başlıyorsunuz. Onun kusurlarına karşı toleransınız azalıyor, çünkü o da sizin gibi kusursuz biri olmalı. Onu içinize alırken onu sindirirken, onu kendi metabolizmanızın bir parçası yaparken onun içinde sizin hazmınızı zorlaştıracak maddeler olmamalı.
Dolayısıyla artık aşk gerçeği eritecek kadar, gerçeği çarptıracak kadar iki insanın bütünleşmesi olacaktır. Ben bu kurulumun tamamlandığı embriyolojik oluşuma aşkın narsistik çekirdeği diyorum.
Ama bu duygularınızın esridiği noktalar veya anları bir kenara bırakırsak, bu fani veya bu maddi dünyada sevdiğiniz insan sizden ayrı bir birey olarak var olmaya devam etmelidir. Biz ona bir şekilde bağımsız olma hakkını tanımalıyız. Doğanın yasaları bize bunu emretmektedir. Hatta onu kusursuz olarak gördüğümüz için onun hatalarını yok saymalıyız bir anlamda sınırsız bir toleransımız olmalı.
Dolayısıyla aşık olarak aslında kendimizi daha şimdiden büyük bir gerilimin ortasında buluverdik..
çok başarılı bir yazı. paylaşılasıydı ve paylaşıldı.
24 Temmuz 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder