An itibariyle son projemi de vererek hayatımdaki okul, ödev, proje, yoğunluk dönemini kapatmış bulunuyorum. -Heeğ master falan yapıcam o ayrı konu- 5 yıl o kadar kahır çektikten sonra şu an direk özgürlük, rahatlık moduna kolay giremediğimi söylemem yanlış olmaz lakin yarın tatile çıkıyorum. 5 gün deniz, güneş, kum, havuz, sessizlik ve açık büfe yemek beni kendime fazlasıyla getirir. Okulun cefası bitti 2 tanecik sefası kaldı. Mezuniyet balosu ve kep töreni. Gerginlik yaratmıyor değil -koşuşturma açısından- fakat okuldaki en tatlı gerginliklerim herhalde bunlar..
5 yıl boyunca it gibi çalıştım, koşturdum, hem inek hem sosyal biri olmak adına çok yoruldum, yıprandım. Ama artık hepsinin koy bi tarafına..
Artık mezunum..
Artık özgürüm..
Alcatraz'dan çıkmış gibiyim. hohohoho.
Dipnot: okulu ileride cok özleyeceksin diyen insanlar; böyle bir şey asla olmayacak, demedi demeyin..
14 Haziran 2012 Perşembe
20 Nisan 2012 Cuma
8 Nisan 2012 Pazar
6 Nisan 2012 Cuma
Kasım, 2004 den beri evimizin bireyi olmuştun.. Sana evin kedisi değil de bireyiymiş gibi davrandık her zaman, biliyorsun.. Çünkü sen benim kardeşimdin.. Şu koskoca evdeki, odadaki yalnızlığımı alırdın dostluğunla, kardeşliğinle.. En çok burnuma o siyah zeytin burnunu sürtmeni severdim.. O kadar sevgi dolu bakar, o kadar sevgi dolu miyavlardın ki.. İnsanlara haşin davranıyor olman fikrimi değiştirmezdi çünkü sen tam bir sevgi yumağıydın benim için.. Koskoca neredeyse 8 yıl geçirdik beraber.. Dostluğun, kardeşliğin için binlerce kez minnettarım sana Ahu'm.. İyi uyu, huzur içinde kal.. Seni çok seviyorum ve seni çok özleyeceğim...
3 Nisan 2012 Salı
Bence birilerinin bizim hakkımızda ne düşündüklerini önemsemeyi bıraktığımız gün gerçekten özgür olacağız.
Bazen bir tanıdığa mı içimi dökmek, haykıra haykıra anlatmak daha iyi gelir yoksa tanımadığın birine mi?
Önyargılar vs. objektiflik savaşı.
Önyargılar vs. objektiflik savaşı.
1 Nisan 2012 Pazar
Hayatımda hem mutlu olmamı sağlayacak şeyler var hem de
mutsuz olmamı sağlayacaklar; ve ben hep mutsuz olmayı tercih ediyorum sanırım.
Çünkü mutsuz eden şeyler daha bir batıyor.. Sanırım gerçekten stabil bir şekilde
mutlu olmayı beceremiyorum.
13 Mart 2012 Salı
28 Şubat 2012 Salı
Kendime telkin etmem gereken, olumlama mı dersiniz, 40 kere söyleyince olur mu dersiniz, ezber mi dersiniz bilemem adını, ama sürekli tekrarlayıp kendime enjekte etmem gereken şeyler var.
Vurdumduymaz ol.
Biraz bencil ol.
Birazcık düşüncesiz ol.
Detaylardan kurtul.
Hassaslığını bir kenara bırak.
Aldırma.
Takma.
Düşünme.
Yoğunlaşma.
Vurdumduymaz ol.
Biraz bencil ol.
Birazcık düşüncesiz ol.
Detaylardan kurtul.
Hassaslığını bir kenara bırak.
Aldırma.
Takma.
Düşünme.
Yoğunlaşma.
İnsanlar ve yaşadıklarım çok garip bir şekilde kendimde olan, sevdiğim, beğendiğim hatta övündüğüm ve toplumca güzel olarak kabul edilebilecek özelliklerimden tiksindirdiler resmen. Ve ben o kadar da "iyi" olmamam gerektiğini anladım..
içşel çatışma
Sevsem mi sevmesem mi dediğim bazı karakteristik özelliklerim var. Benim tamamen iyi niyetle yaptığım ama karşıdan olumsuz algılanabilenler mesela.. Ben birilerine doğruyu göstermeye bayılan bir tipim. Aman yanlış yapmasın, üzülmesin fikri üzerine yoğunlaşmış anaç bir mizaç. Birilerinin farkedemediği şeyleri onlara farkettirmek, üzülmemeleri için çabalamak sanırım en büyük ama en yanlış hobim. Çünkü bazen olaylara o kadar dahil oluyorum ki olaydaki özne olan insanlardan daha özne olabiliyorum. Halbuki olay benimle uzaktan alakalı. Sonra duruyorum ve soruyorum; burada senin işin ne.. Asıl cümle kesinlikle SANANE AYLİN ama. Mütemadiyen kendimi olayların içine atıyor, 3. göz olmak yerine özne olabiliyor, biri bi tarafı üzdüyse anında müdahale edip üzülenin saldırısının bin katını gerçekleştirebiliyorum. Üzülenin düşünmediği ya da dile getirmediği şeyleri söylüyorum. İyi de SANANE AYLİN?!
Birçok vıdı vıdı yapabilirim; o onların hayatı, belki istemiyorlar doğrularını fln. Benim de kendime verebilecek cok bomba laflarım var ama etmiyor etki işte. Ben o kadar doğrucu davut olabiliyorum ki birinin doğruyu görmemesi ya da yapmaması beni çileden çıkartıyor hele sevdiğim biriyse.. Nasıl düşünemez.. Nasıl anlamaz bla bla. Eee SANANE AYLİN! Senin sorunun mu bu?
İşte ben kendimi bir türlü çekemiyorum dahil olmaktan.
Yoruldum. Hata yaptığımı bile bile engel olamamaktan da yoruldum, insanlar kendileri için bir şeyler yapmıyorken, benim onlar için bir şeyler yapmaya çalışmamdan da yoruldum.
Eee aylin bi siktir git artık nokta
Birçok vıdı vıdı yapabilirim; o onların hayatı, belki istemiyorlar doğrularını fln. Benim de kendime verebilecek cok bomba laflarım var ama etmiyor etki işte. Ben o kadar doğrucu davut olabiliyorum ki birinin doğruyu görmemesi ya da yapmaması beni çileden çıkartıyor hele sevdiğim biriyse.. Nasıl düşünemez.. Nasıl anlamaz bla bla. Eee SANANE AYLİN! Senin sorunun mu bu?
İşte ben kendimi bir türlü çekemiyorum dahil olmaktan.
Yoruldum. Hata yaptığımı bile bile engel olamamaktan da yoruldum, insanlar kendileri için bir şeyler yapmıyorken, benim onlar için bir şeyler yapmaya çalışmamdan da yoruldum.
Eee aylin bi siktir git artık nokta
12 Şubat 2012 Pazar
9 Şubat 2012 Perşembe
Şiddet hakkında birkaç laf
"Şiddetin, hayvana yahut insana uygulanması gibi ayırt edilebileceğini düşünmüyorum. Şiddet, insanın içindeki bir zayıflıktan kaynaklanan ve bunu alt etmek için kendinden daha güçsüz, zayıf olana uyguladığı şeydir. Dolayısıyla hayvana şiddet uygulayan bir insan, bütün insanlığın en alt tabakasındadır ve ancak gücü hayvana yettiği için böyle bir yönteme başvurur." Tolga Çevik
Harika bir noktaya parmak basmış. "Şiddet" kavramı üzerinde yoğunlaşmışlığım var özellikle Mor Çatı'da gönüllülük yapmaya başladığımdan beri. Mor Çatı'da katıldığım atölye çalışmaları, gönüllük eğitimi de bu bilgilerimi pekiştirmek adına çok yararlıydı.. Bu yüzden yazmak istedim..
Sosyal bilimler okuyunca çok şey biliyorsunuz, öğreniyorsunuz ama okulda proje, assignment bla bla yazmaktan sosyal yerlerde bir şeyler yazmaya mecaliniz kalmıyor. Bu noktada şiddetle ilgili çok şey yazmak istedim ama üşengeçliğim mi dersiniz, yorgunluğum mu dersiniz el vermedi.. Fakat zihnimde tuttuğum birçok şeyi Tolga Çevik o kadar güzel özetlemiş ki.. Daha "hayvana şiddet" odaklı gibi gözükse de aslında şiddetin kökeninden harika bir şekilde, öz olarak bahsetmiş. Ben de birkaç ekleme yaparak yazmış bulunmak istedim..
Öncelikle kesinlikle şiddet uygulamak tercihi bir şeydir. Kesinlikle politiktir. Yani güç ilişkisi bazlıdır. Altında yatan his çoğunlukla üstünlük kurma arzusudur. Kadına yönelik şiddet bağlamında, şiddetin, erkeğin kesinlikle kadını kontrol etme, domine etme, elinde tutma arzusuna paralel olarak ortaya çıktığını savunuyoruz. Bu erkeğin bilinçli ve tercihli olarak yaptığı politik bir eylem. Bu noktada erkeğin veyahut şiddet uygulayan her kimse, bilinçli ve tasarlanmış olarak bu yıkıcı eylemi gerçekleştirdiği aşikar. Böylece erkeklerin -mahkemelerde de kaçmak için kullandığı- cinnet geçirdim, kendimde değildim, bi an oldu bla bla cümleleri tamamen zırvalık, saçmalık. Kendinden alt gördüğü, ya da kendinden alt konuma koymaya çalıştığı bir durumdan söz ediyoruz. Hele ki hayvana şiddet uygulama kesinlikle Tolga Çevik'in dediği gibi, zavalılık, aşağılık hissinden artık kudurmuş olan varlıkların -insan demeye dilim varmıyor- yaptığı bir tatmin yolu..
Şiddet tercihi bir durum olduğu, psikolojik, nötorik bir hastalık, durum söz konusu olmadığı için düzeltmesi de zorlaşıyor. Bir ilaç yok ki içindeki hayvani saldırganlığı yoketsin.. Bu yüzden şiddet uygulamaya meyilli, bunu tercih edebilecek insanların ciddi bir psikolojik tedavi görmesi şart. Cezalandırılması (hukuki olarak) ve bu politik tutumunun değiştirilmeye çalışılması şart. Şiddet tercihi bir durum olduğu için şiddet uygulayan kişiye asla bazı özellikleriyle bu eylemini bağdaştırıp da normalize etmeye, yumuşatmaya çalışmayın. Bkz. adamın dertleri var, kendisi de agresif o yüzden bla bla. Bunu o tercih ediyor, ediyorsa sonucuna da katlanacak arkadaşım..
Öz olarak;
Susmayın şiddete. Karşı koyun, kimsenin sizi ezemeyeceğini bilin. Buna kimsenin hakkı yok.. Ve asla ve asla şiddeti normalleştirmeyin, kabullenmeyin, yumuşatmayın..
Öncelikle kesinlikle şiddet uygulamak tercihi bir şeydir. Kesinlikle politiktir. Yani güç ilişkisi bazlıdır. Altında yatan his çoğunlukla üstünlük kurma arzusudur. Kadına yönelik şiddet bağlamında, şiddetin, erkeğin kesinlikle kadını kontrol etme, domine etme, elinde tutma arzusuna paralel olarak ortaya çıktığını savunuyoruz. Bu erkeğin bilinçli ve tercihli olarak yaptığı politik bir eylem. Bu noktada erkeğin veyahut şiddet uygulayan her kimse, bilinçli ve tasarlanmış olarak bu yıkıcı eylemi gerçekleştirdiği aşikar. Böylece erkeklerin -mahkemelerde de kaçmak için kullandığı- cinnet geçirdim, kendimde değildim, bi an oldu bla bla cümleleri tamamen zırvalık, saçmalık. Kendinden alt gördüğü, ya da kendinden alt konuma koymaya çalıştığı bir durumdan söz ediyoruz. Hele ki hayvana şiddet uygulama kesinlikle Tolga Çevik'in dediği gibi, zavalılık, aşağılık hissinden artık kudurmuş olan varlıkların -insan demeye dilim varmıyor- yaptığı bir tatmin yolu..
Şiddet tercihi bir durum olduğu, psikolojik, nötorik bir hastalık, durum söz konusu olmadığı için düzeltmesi de zorlaşıyor. Bir ilaç yok ki içindeki hayvani saldırganlığı yoketsin.. Bu yüzden şiddet uygulamaya meyilli, bunu tercih edebilecek insanların ciddi bir psikolojik tedavi görmesi şart. Cezalandırılması (hukuki olarak) ve bu politik tutumunun değiştirilmeye çalışılması şart. Şiddet tercihi bir durum olduğu için şiddet uygulayan kişiye asla bazı özellikleriyle bu eylemini bağdaştırıp da normalize etmeye, yumuşatmaya çalışmayın. Bkz. adamın dertleri var, kendisi de agresif o yüzden bla bla. Bunu o tercih ediyor, ediyorsa sonucuna da katlanacak arkadaşım..
Öz olarak;
Susmayın şiddete. Karşı koyun, kimsenin sizi ezemeyeceğini bilin. Buna kimsenin hakkı yok.. Ve asla ve asla şiddeti normalleştirmeyin, kabullenmeyin, yumuşatmayın..
5 Şubat 2012 Pazar
Bendekinden daha fazlasını alabileceğin birini bulduğunda ardına bakma derim hep. Git. Lakin, iyi ölç tart, pişman olup geri baktığında bekliyor da olmam.
Geriye bakmayacağın işler yap.
Hep bu düşünceleri geçiririm içimden..
Geriye bakmayacağın işler yap.
Hep bu düşünceleri geçiririm içimden..
28 Ocak 2012 Cumartesi
27 Aralık 2011 Salı
20 Aralık 2011 Salı
19 Aralık 2011 Pazartesi
Bence en üzücü şey geri baktığında yine olsa yine yapardım, yine bu kararları alırdım diyememektir..
2 Aralık 2011 Cuma
Öyle "biz" ki
"tık… Kapandı telefon. Bu da aynı diye geçirdim içimden. Bir gün dediklerimi değil, demek istediklerimi anlayacak bir erkek çıkmayacak mı karşıma! Hava kötü dediğimde sadece havadan söz etmediğimi anlamak bu kadar zor mu? İlle de, ben bu hayattan bıktım, türünde sözler mi etmeliyim? İşim çok dediğimde, bana sahip çıkacak bir erkeğe ihtiyaç duyduğumu anlayacak biri… Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz, sarıl bana dedikten sonra sarılmanın ne anlamı kalır!"
Zülfü Livaneli - Serenad
Zülfü Livaneli - Serenad
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)